Dünyanın garip bir tecessüsü.

Kimi bir sokak kenarında merhametlilerin gözdesi olarak büyüyor. Ana belli değil, baba belli değil. Ya yurdun soğuk odalarında yahut tüten bir bacanın ortasında… Kimisi anasını yitirmiş. Yüreğinde kor gibi yangın, acısı arşı titretiyor. Öksüzlük eşittir yokluk gibi. Kimisi de var anası yanında. Ama kıymetini bilemeden ömür tüketiyor. Dünyanın her bir köşesinde ne olursa olsun yürekler alev topu.

Sizler, bu sosyolojik kurguda bile her mayıs ayının ikinci pazarını heyecanla bekliyorsunuz. Ya kutladığınız o heyecan bir başkasının yangınına odun oluyorsa. Ya o yangın bir başka ömrün nihayetine vesile oluyorsa… Sevinçlerimizin de kontrollü olması gerektiği bir süreçten geçiyoruz. Ya siz, ana olamamış yüreklerin acısına da ilaç bulabildiniz mi? Anne! Anne! diye bir sese hasret nice yürekler etrafımızı kuşatıyor. Bu, Ramazan Bayramı değil. Dini şevklerin topaklandığı, sevapların oluk oluk insanları kuşattığı bir bayram değil. Cumhuriyet Bayramı da değil. Milli duyguların harmanlandığı, toplumsal bağların kuvvetlendiği bir gün de değil. Kiminin mutlu olduğu, kiminin acı çektiği, kiminin anasının bile varlığından haberdar olamadığı bir gün. Siz, siz olun. kutlamalarınızda, anmalarınızda mutedil olun. Olun ki; Ciğerlere maşalar değmesin.



Süleyman Yüksel