Ateş ve Kül
Neye yarar bu dünya sen olmasan.
Yazılabilir mi şiir,
Çizilebilir mi resim.
Söylenir mi yürekten
Şarkılar,
Ağıtlar..
En bitap düşlerin gizemine gark olurmuyduk hiç bu kadar?
Yelkenler bora tutmuş,
Gözler ışıl ışıl.
Bütün yolların kavşağı sen,
Tüm yüzeylerin orjini sen.
Hani X doğrusu uzayıp gidiyordu
Y’nin kımıltısından habersiz.
Sen,
Orjini benim
Onlar kavuşacaklar demiştin.
Tüm kümelerin kesişimi sen,
Oksijenin izotobu sen.
Oksijenin izotopu 16 diye tutturmuştum da
Ben olmazsam
8 nötron kalırsın demiştin.
Senle öğrendim
Oksijenin 8 elektron, 8 proton olduğunu.
Gözlerim karanlıkta
Işığı arar gibi
Seni arıyor.
Nasıl kaçar insan gölgesinden?
Nasıl kaçar insan kendinden?
Peki insan gölgesini nasıl yakalar???
Güneş paslı,
Ay ürkek.
Ya o küçük dere!
Debisini kırmış çağlayanlara döndü,
Okyanuslar katmerleniyor
Yoların kıvrımlarında.
Suya hasret bedevi bitkinliğinde ufuklar şimdi.
İşte köpekbalıklarının dişleri,
Dalgaların homurtusu
Ve arasında ben.
Tayfası savrulmuş gemi
Yalnızlığında gökyüzü.
Sevdaya sanal düştü,
Özleme hüzün.
Vefaya hüsran düştü,
Sadakate firak.
Saçlara aklar düştü,
Dillere kurşun.
Gönüllere yağmur üşüştü,
Gözlere katran.
Sana özlem düştü,
Kalbime volkan.
Gökyüzüne yıldız üşüştü,
Yollarıma püskül.
Şiirlere ateş düştü,
Dilime kül.
Süleyman Yüksel