Aylardan ekim. Günlerden ne fark eder.
Kimine ekim zamanı, kimine hasat. Bir yağmur, bir rüzgâr ve zift soğukluğunda gece.
Yürürsün gönlünce, alabildiğince dakikalarca, saatlerce yürürsün. Ama yürüdüğün yolun bitimine kadardır.
Seni kesen duvar mutlaka vardır. Nefes alırsın, yürüdükçe daha hızlı nefes alırsın. Ama o soluğu kesen mutlaka melek vardır. Kimine Azrail’dir o melek, kimine Mikâil.
Siz hiç suru üfleyen İsrafil’i beklediniz mi? Soluksuz, sorgusuz mahşere kadar nefesini kesecek meleği? Gözümü açtım surlarda. Tozunu yuttum zindanların. Duvarları hududum, huzmesi güneşim oldu. O nurdan baktım dünyaya, ayın hilalini gözledim günlerce, dolunay olduğunda içinde hapsolabilmek için.
Tırtıl huzuru yüreğimde. Tavşan ürkekliği parmaklarımda. Kelebek de olsam 24 saatlik ömrüm de olsa; O nurun huzmesine bilendik. Üflesin İsrafil surunu. İskitler Asuru yerle bir etsin. O dolunayın şalkı vurdukça aydınlanacak bu dünya.
Süleyman Yüksel