Bayram Depremi
Bir yerlerden bahar esiyor,
Bulutlar güneşimi kesiyor.
Sanırsın dalga dalga coşacağım,
Elimde asa ufka koşacağım.
Herkesin yüzünde bir tebessüm,
Kara bulutlar tepemde, ne bu hüzün?
İnsanlarda heyecan, bugün bayram,
Mutluluklar katmer katmer, bende hicran.
Koşabilirsin annene bir paketle,
Ben de koşarım anneme bir çiçekle.
Çocuklarını beklersin umutla kapıda,
Umutlar kim bilir hangi çatıda.
Evleriniz neşe dolsun bugün,
Mezarlıklar selviler içinde süzgün.
Siz kapılara koşun kapılara,
Dünyayı kuşatan tapulara.
Ben sürüklenirim türbeden türbeye,
Nasıl dayanır yürek bu körpeye?
Bu sabah yavruma oyuncak bıraktım.
Oyuncak değil yüreğimi bıraktım.
Altı şubatta gözlerimiz nemlendi,
Kimbilir hangi çayın buğusu demlendi.
Bayram, bayram, bayram dediğin,
Dünyalık mı senin istediğin?
Güneşimizi çaldılar, bulutlarımızı,
Bir avuç dolu umutlarımızı.
Mezar, mezar, bayram edeceğim,
geleceğim, Bekle beni orada bebeciğim,
Kimilerine güneşler doğuyor sarı sarı,
Hortumlar, tayfunlar tepemde soytarı.
Evlerde ocaklar tütsün yine,
Türbelerin ocaklar neyine.
Dün bıraktığım oyuncak duruyor yerinde,
Çocuğum uyuyor en derinde.
Uyan desem, uyanmaz mısın?
Dünyanın kahrına yine dayanmaz mısın?
Yetiş doktor yetiş, yavrum uyanmıyor,
Nasıl bir narkoz bu yürekler dayanmıyor.
Bugün de, yarın da bayrammış,
Yediğiniz baklava, içtiğiniz ayranmış.
Ben içtim göz yaşımı tuzlayarak,
Mezarlığa koştum içim sızlayarak.
Yavrum güneşi kim yasak etti sana?
Kır prangaları, kim tuzak etti sana?
Ben depremzedeyim yeryüzünde,
Gülmez yüzüm, gece ve gündüzümde.
Adıyaman’da bayram sabahı mezarlıklara koştu insanlar,
Hatay’da yağmur mu yağdı? mezarlarda hüsranlar.
Adıyman değil Acıyaman,
Dayan yüreğim dayan.
Zelzelenin adı Kahramanmaraş,
Bu binaları yapanlar kalleş.
Taş, taş üstünde kalmadı,
Omuz üstünde baş kalmadı.
Bu işte bir yanlışlık olmalı,
Mezarlara bayramlık almalı.
Bayram niye uğramıyor şehrimize bizim?
Hüzünler bizim, tebessümler sizin.
Süleyman Yüksel