Ofsayt Çizgisi



Sevgili,
Ey sevgili,
En sevgili.
Sevgili olduğunu dahi bilememenin hafifliği üzerinde senin.
Belki tarifsiz yorgunluk,
Belki kardelen çiçeğinin umut bakışları.



Doğduk,
Nefes aldık istemsizce.
Çocuk olduk umarsızca dünyadan.
Hiç bir keder aramıza giremedi.
Ne dersin sevgili
Ne kaldı çocukluktan?
Senden ne kaldı,
Benden ne kaldı…



Ufuklar upuzun uzak.
Gökkuşağı renk renk.
Ama dokunamam ki.
Uzanamam ki.
Göremem ki.
Sana da dokunamam,
Sana da uzanamam,
Seni de göremem.



Bırak gökkuşağının renkleri tüm çocukların olsun.
Bırak ufuk çizgisini var çizer gibi çizsinler.
Ben hep ofsaytta kaldım sende.
Bilmem kaç adım geride sobeledi gözyaşlarım beni.



Yollara düşmüşüm şimdi.
Dağlar ufalanmış önümde.
Sular çekildi ansızın.
Ama sevgili ofsayt çizgisi,
Çekilmedi önümden hiç bir vakit.



Kırıldığını bilir de insan
Kırdığını bilmezmiş.
Kırmaktan ne kadar ürktüğümü bilsen
Kelimelerin metfun gömütlüğüne merhamet ederdin.
İnsan sevdiğini bilir de,
Sevildiğinden emin olamazmış.



Yüreğim sende ofsayt çizgisi.
Ben nasıl sorgularım varı.
Sende hep var,
Bende hep yok.
Var yok olur da,
Yok var olur mu bir gün?



Sevgili!
Yağmur bıraktım İstanbul’a bugün.
Kıraç toprakların çatlayan yüzü gibi,
Metruk kaldım.
Meftun kaldım.
Gözbebeklerinde tutuklu,
Ve hep tutkun.



Yollar uzun, sular derin.
Bana yasak,
Bana tuzak,
Ellerin,
Dudakların…



Bedevi şaşkınlığı hep üzerimde,
Nasıl yardımcı olabilirim derim de,
Yangını diyemem,
Ateşimi diyemem,
Kavuşma ihtimalini kaybedemem..
Olacak iş var,
Olmayacak iş var.



Herkeste olan sende var?
Gençlik sende,
İhtiyarlık bende var,
Hiç sözcüklere sığmayan,
Yürek söyle kimde var.



Süleyman Yüksel