Paradoksal Açılım

Ben sporu edebiyatı severdim.
Sen gözlerime bakardın dipsiz.
Şiir okurdum sana sımsıcak,
Sen gözlerimde can bulduğunu söylerdin.
Bunların hepsi deepdream dediğinde anlamamıştım.



Yıllar aktı saçlarıma,
Şimdi herşey… anlam buldu.
Kifayetsiz sözcüklerin gürültüsünde boğulduk.
Boynunda tasma,
Karnında hasta,
Kulağım seste,
Nice sözcüğün homurtusuna kapı araladık.
Kapı gıcırtısında can umarken,
Ömür tükendi.



Menteşelerin öğüttüğünü mü göremedik biz?
Çaresiz karanlığın süreyen yüzü,
Ve bir o kadar güçlü.
Kapı ki; Kilit üstüne kilit,
İki tarafından sürgülü
Dört tarafından çivili…
Ben kapının öte yüzü,
Sen kapının beri kanadı.
Bir zamanlar alabildiğine açık.



Güneşin önüne set çekilmezdi.
Rüzgarın sesine kulaksız kalınmazdı.
Şimdilerde güneş sızmaz oldu.
Rüzgarın uğultusu da unutuldu büsbütün.
Çilingirlerin emeklilik günlerini yaşadığı bu devirde,
Platon’un mağarasında tüneyen serçeler gibi kaldık.



Demliği cezbeden üstündeki buğusu mudur?
Yoksa buram buram etrafı saran ahengi mi?
Buğusunda gözlerimi yitirdim,
Ahenginde mazimi temize çektim.
Bazılarına kapalı olan umut kapıları,
kimilerine açık.



Sonsuz uzanan doğrunun paradoksal bölünebilirliği,
İşte bizim açmazlarımız?
Her bölünebilir noktanın doğrusal boyutun
Örselenen, kısalan çizgiler kaldık.
Sonsuz umutların vehime dönüştüğü anlarda,
Karamsarlıklarımız artıyor.
Hareketli düşüncelerimiz sığlaşıyor,
Buram buram güneşin ışıltısında kavruluyor.



Hareketsizleştiği an varlığımızın
Gerçeklik ortaya çıkıyor.
Kim diyebilir düşüncemiz sabitleşiyor?
Evrilen her düşünce,
Devrilen her düşünce,
Yeni yol bulacaktır evrende.
Evrenin asıl gerçeği,
Gezegenin varlığı,
Ruhların darlığı,
Parıldayan akis,
Benim.



Uzaklaşan imge körelir,
Yaklaşan imge parıldar.
Mağaranın kapısı örümcek ağına gark olsa da,
Parıltımız sönmeyecek.
Özlem dolu bekleyişimiz,
Hareket bulacak.
O hareket şaşmaz bekçisi zamanın.
Zaman akışında gölgesine kapılmadığımız,
Asıl vehim karşımızdadır şimdi.



Yürü…
Dikenlerin kanatmasına aldırmadan yürü…
Zamanın geçmesine aldırmadan yürü…
Rüzgarların tozlamasına aldırmadan yürü…
Güneşin alnında oluşturduğu terlere aldırmadan yürü…
Dünyanın meşalesi elinde,
Karanlıklarına sırtını dön,
Gerçeğin peşinden yürü…
İşte paradoksal açılım,
İşte paradoksal atılım…



Süleyman Yüksel