Toroslarda Bir Yamaç



Sen ki Torosların sarp yamacı,
Sen ki güneşleri gözünde sobelediğim,
Yasak ufku yakalamak bize,
Yasak ışıkları sobelemek.



Denizler çarşaf çarşaf açılır,
Yollar fersah fersah dökülür,
Açılar sende sıfıra dönüyor,
Işıklar bende sönüyor.



Bir nöbet ki saat 12’ye evrildi,
Dört duvar, bir cam ve bilimum ahşap dolap.
Her biri üstüme devrildi,
Ve yıldızlar sokakta başkalarına yol,
Dolaplar etrafımda cirit atıyor.
Yıldızlar sokakları,
Dolaplar beni aydınlatıyor.



Sen ki Torosların sarp yamacı,
Sen ki güneşleri gözünde sobelediğim,
Güçlü olan sevgi midir şairin dediği gibi,
Dünyayı kurtarır mı acep?
Niye gözyaşında boğuldu evren.
Güçlü duygu nefrettir yalın ve gerçek,
İşte insanlığı felakete götürecek.
İnsan sevildiğini bilemez de,
Sevdiğini bilirmiş özelinde.
Özlendiğini fehmedemez de,
Gözlendiğini bilirmiş.
Gözleyemem, sevilemem, anlayamam ben,
Ama özlerim çocuklar gibi.
Sen üzülmeyesin diye senin yerine de gam çekerim.



Sen ki Torosların sarp yamacı,
Sen ki güneşleri gözünde sobelediğim,
Gece ayaz, gece siyah, gece zifir.
Senin uykuların nasıl sobelenir,
Sokaklar yıldız dolu, benim saçlarım ak,
Aydınlık güneşinle bir kez bak.
Ben mütemadiyen insan,
ben katıksız aşık,
Sen ufukta dağ başında Bulut,
Zifiri karanlıkta ben metfun,
Ben sarmaşık.



Sen ki Torosların sarp yamacı,
Sen ki güneşleri gözünde sobelediğim,
İstanbul’a kış geldi, bana zemheri,
İçimde tarifsiz sızı.
Önce kızıla çaldı gözbebekleri,
Sonra upuzun bir mazidir yaşam.
Sen gökyüzü bulutlandı sanırsın,
Evren yağmurlarıma gebedir.
Bir kedinin kuyruğu sallanır da durur,
Yine bu akşam gözbebeklerim gökkubbedir.



Süleyman Yüksel